The UN Vote; Photo from Al-Quds Newspaper website. |
Birkaç gün önce
Filistin’e, Birleşmiş Milletler tarafından üye olmayan devlet statüsü verildi.
Her ne kadar Filistin’in meşru devlet statüsüne sahip olmak için yapması
gereken daha çok şey olsa da, tüm dünyaya Betı Şeria ve Gazze Şeridi’nde bir
Filistin devleti olması gerektiğinin haklı duyurusunu gerçekleştirmiş oldu.
Filistin Cumhurbaşkanı Mahmoud Abbas,
halkının bugün bu noktaya gelmesini sağlayan stratejilerinden dolayı tebrik
edilmeli.
Son günlere bakarsak,
İsrail cephesinde bu tarihi oylamanın bir önemi olmadığını vurgulamak için
gerçekleştirdiği yoğun çalışmalar karşımıza çıkıyor. Her halükȃrda İsrail
hükümetinin tutumu, nasıl da gerçek dışı hareket ettiklerini ortaya koyuyor. Başbakan
Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Lieberman’ın bu oylama sonucu büyük bir yenilgiye
uğradıklarını; daha fazla toprak alabilmek için barış sürecini sekteye
uğratarak yaptıkları her şey için bir bedel ödediklerini de kabul etmeleri
gerekiyor. Asıl önemli olan şeyin bu noktada dile getirilmesi gerekiyor:
Filistin’e verilen oylar, İsraillilere aslında “Büyük İsrail” planının yalnızca
bir rüyadan ibaret olduğunu gösteriyor.
Palestinians Celebrating from Al-Quds Newspaper Website |
Bu oylama, 1948 yılından
önceki Filistin’in olmasa da Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin sömürgeleşmeden
kurtulmaya başladığını gözler önüne seriyor. İsraillilerin şu soruları hem
politikacılarına hem de kendilerine sormaları gerekiyor: Politikacılar son 45
yıldır sivil ve politik hakları gözetmeksizin meşru olarak büyük bir kitleye
hükmettikleri fikrine neden sıkı sıkıya bağlılar? İsrail halkı adaletsizlikleri
neden görmezden gelip herkese sırt çevirdiler? Belki de süregelen çatışmaların ağır
yorgunluğu tüm bu kötü gelişmelere sebebiyet vermiştir.
Daha iyimser olmak
isterdim ancak geleceğe şüpheyle yaklaşıyorum. Bundan böyle olacaklar her iki
taraf için de oldukça acılı olacak. Şiddet, bir anda nasıl olduğu anlaşılmaksızın
kontrolü yeniden ele geçirebilir. Bundan dolayı her iki tarafın da kendi
içerisindeki problemleri halletmek için elinden geleni yapması ve bu sayede
barış için ortak bir paydada buluşması önem teşkil ediyor. Unutmamak gerekir ki
bundan tam 65 yıl önce Filistin'de, Araplar ve Yahudiler arasındaki kanlı savaşın
tam ortasına atılmış; her iki tarafın nüfusunun yüzde birinin yok olmasına ve
günümüze kadar gelen göçmen problemine neden olmuştu.
Son olarak, hem
Filistin’de hem de İsrail’de bu konu üzerine şüpheyle yaklaşan kesimler yalnız
tek bir devlet olması; liberal demokrasinin getirdiği temel ilkelerin kabul
edilmesi ve her iki tarafın yalnız bir bayrak altında yaşaması gerektiğini
savunuyorlar. Ben ise iki ayrı devlet oluşumundan yanayım: Eğer bu kaos
sonucunda barış elde edilirse sınırlar olmaksızın iki devletin varlığı,
konfederasyon oluşumu ya da tek bir devlet olma gibi her iki taraf içinde
yapıcı çözümlere ulaşabiliriz. Her halukȃrda tüm bu çözümlere nihai kararı
halkların vermesi kanaatindeyim.
Şimdilik, son
gelişmeleri göz önünde bulundurarak önce Filistin’i ve ardından Filistinlileri kutluyorum.
İstanbul’daki evimden Birleşmiş Milletler’in oylamasını izlerken Filistinliler
ve İsrailliler bir arada Filistin’in özgürlüğü için katıldığımız onca gösteri,
döktüğümüz onca gözyaşı, kimi zaman yaşadığımız üzüntü ve sevinçler aklıma
geldi. Önceleri, İsrail devletinin yanında özgür Filistin devletinin olması
gerektiği çok uzak bir ihtimal gibi görünürken, bugün bu fikir hiç olmadığı
kadar yakınımızda ve bir o kadar da gerçek.
FOLLOW ME on TWITTER @istanbultelaviv
*Bu makale İngilizceden tercüme edilmiştir: "This Time for Palestine: A Melancholy Victory and a Strong Message to Israel" (30.11.2012)
No comments:
Post a Comment