Sunday, December 2, 2012

Filistin’in buruk zaferi, İsrail’e güçlü bir mesaj (Turkish Version)*


The UN Vote; Photo from Al-Quds Newspaper website.
Birkaç gün önce Filistin’e, Birleşmiş Milletler tarafından üye olmayan devlet statüsü verildi. Her ne kadar Filistin’in meşru devlet statüsüne sahip olmak için yapması gereken daha çok şey olsa da, tüm dünyaya Betı Şeria ve Gazze Şeridi’nde bir Filistin devleti olması gerektiğinin haklı duyurusunu gerçekleştirmiş oldu. Filistin Cumhurbaşkanı  Mahmoud Abbas, halkının bugün bu noktaya gelmesini sağlayan stratejilerinden dolayı tebrik edilmeli.


Son günlere bakarsak, İsrail cephesinde bu tarihi oylamanın bir önemi olmadığını vurgulamak için gerçekleştirdiği yoğun çalışmalar karşımıza çıkıyor. Her halükȃrda İsrail hükümetinin tutumu, nasıl da gerçek dışı hareket ettiklerini ortaya koyuyor. Başbakan Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Lieberman’ın bu oylama sonucu büyük bir yenilgiye uğradıklarını; daha fazla toprak alabilmek için barış sürecini sekteye uğratarak yaptıkları her şey için bir bedel ödediklerini de kabul etmeleri gerekiyor. Asıl önemli olan şeyin bu noktada dile getirilmesi gerekiyor: Filistin’e verilen oylar, İsraillilere aslında “Büyük İsrail” planının yalnızca bir rüyadan ibaret olduğunu gösteriyor.

Palestinians Celebrating from Al-Quds Newspaper Website
Bu oylama, 1948 yılından önceki Filistin’in olmasa da Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin sömürgeleşmeden kurtulmaya başladığını gözler önüne seriyor. İsraillilerin şu soruları hem politikacılarına hem de kendilerine sormaları gerekiyor: Politikacılar son 45 yıldır sivil ve politik hakları gözetmeksizin meşru olarak büyük bir kitleye hükmettikleri fikrine neden sıkı sıkıya bağlılar? İsrail halkı adaletsizlikleri neden görmezden gelip herkese sırt çevirdiler? Belki de süregelen çatışmaların ağır yorgunluğu tüm bu kötü gelişmelere sebebiyet vermiştir.

Daha iyimser olmak isterdim ancak geleceğe şüpheyle yaklaşıyorum. Bundan böyle olacaklar her iki taraf için de oldukça acılı olacak. Şiddet, bir anda nasıl olduğu anlaşılmaksızın kontrolü yeniden ele geçirebilir. Bundan dolayı her iki tarafın da kendi içerisindeki problemleri halletmek için elinden geleni yapması ve bu sayede barış için ortak bir paydada buluşması önem teşkil ediyor. Unutmamak gerekir ki bundan tam 65 yıl önce Filistin'de, Araplar ve Yahudiler arasındaki kanlı savaşın tam ortasına atılmış; her iki tarafın nüfusunun yüzde birinin yok olmasına ve günümüze kadar gelen göçmen problemine neden olmuştu.

Son olarak, hem Filistin’de hem de İsrail’de bu konu üzerine şüpheyle yaklaşan kesimler yalnız tek bir devlet olması; liberal demokrasinin getirdiği temel ilkelerin kabul edilmesi ve her iki tarafın yalnız bir bayrak altında yaşaması gerektiğini savunuyorlar. Ben ise iki ayrı devlet oluşumundan yanayım: Eğer bu kaos sonucunda barış elde edilirse sınırlar olmaksızın iki devletin varlığı, konfederasyon oluşumu ya da tek bir devlet olma gibi her iki taraf içinde yapıcı çözümlere ulaşabiliriz. Her halukȃrda tüm bu çözümlere nihai kararı halkların vermesi kanaatindeyim.

Şimdilik, son gelişmeleri göz önünde bulundurarak önce Filistin’i ve ardından Filistinlileri kutluyorum. İstanbul’daki evimden Birleşmiş Milletler’in oylamasını izlerken Filistinliler ve İsrailliler bir arada Filistin’in özgürlüğü için katıldığımız onca gösteri, döktüğümüz onca gözyaşı, kimi zaman yaşadığımız üzüntü ve sevinçler aklıma geldi. Önceleri, İsrail devletinin yanında özgür Filistin devletinin olması gerektiği çok uzak bir ihtimal gibi görünürken, bugün bu fikir hiç olmadığı kadar yakınımızda ve bir o kadar da gerçek.

FOLLOW ME on TWITTER @istanbultelaviv 

*Bu makale İngilizceden tercüme edilmiştir: "This Time for Palestine: A Melancholy Victory and a Strong Message to Israel" (30.11.2012)

No comments:

Post a Comment