Gaz ve Duman |
Kadıköy'deki arka sokaklarinda |
Şu anda New Yorktayim ve bu nedenle Gezi eylemlerinden tamamen farklı olarak Kadıköy'de gerçekleşen eylemlerle aramda bir mesafe var ve kendimi koruyabiliyorum. Bu durum Gezi eylemlerinin neden koca bir yazımı işgal ettiği sorusunu kendime sormama neden oldu. Doğrusu durum apaçık ortada, eylemler etrafımda olup bitiyordu. Bu nedenle gece gündüz Gezi olaylarına bizzat tanıklık ediyordum.
Gezi olaylarına karşı bu kadar takıntılı olmamın en
bariz nedeni ise İstanbul'un on yıldan fazladır benim evim olmasından
kaynaklanıyor. Neredeyse hayatımın dörtte birini bu şehirde geçirmiş bulunuyorum.
Her ne kadar düzenli olarak New York'a gidip geri dönsem veya İsrail'e gitsem
de İstanbul'da bulunan ve çocuğumun ilk yıllardaki anılarını; el emeği
biblolarını ve geçmişten bugüne fotoğrafları barındıran dört duvar ev, yakın
arkadaşlarımın ziyarete geldiği ve komşularımla paylaştığım bu apartman benim
evim. Birkaç ayda bir gidip gelmeme, 5 kat boyunca bavulu aşağıya inip
çıkarmama alışmış olan komşularım. Zamanla ben onlara alıştım, onlar da bana.
Daha önceki yılları ve İsrail'e gidip geldiğim iki
kısa seyahati saymazsak Gezi olayları gerçekleştiğinde bir seneden daha
fazladır İstanbul'daydım. Hayatı boyunca durmadan ve sürekli göçebe gibi
yaşayan biri olarak İstanbul'da bulunduğum bu dönem, hayatımın en huzurlu
dönemlerinden biriydi. Ta ki Gezi olayları başlayıp bu sakinliği ve huzuru bir
anda bozana dek.
Tüm olay ve kötülüklerin patlak verdiği 31 Mayıs
akşamından hemen önce şans eseri kendimi İstiklal'de eve dönüş yolunu ararken
buldum. Girdiğim ara sokakların duvarlarında biber gazı kapsüllerinin bırakmış
olabileceğini düşündüğüm izler vardı. İstanbul'un sokaklarını çok sevdiğim Tel
Aviv'inkilerden çok daha iyi tanıyorum. New York sokaklarından bile çok
daha güzel. İstanbul ile tanışmama karşıma şans eseri çıkan bir iş fırsatı
vesile oldu. Kanunlar tarafından yasaklanmayan ve girilmesi engellenmeyen; ait
olmak için bir pasaporta veya oturma iznine sahip olmanın gerekli olmadığı
sokaklara büyük bir tutkum var. Ancak zamanında kızımı bebek arabasıyla
gezdirdiğim, ona bisiklete binmeyi öğrettiğim, yarı sakin Pazar günlerinde
gezintiye çıktığım, diğer insanlarla paylaştığım bu sokakları inanılmaz
büyüklükteki gaz bulutları altında görmek beni derinden sarstı.
En çok şaşırdığım durumlardan biri de ikinci evim
gibi olmasa da düzenli olarak ve çok severek gittiğim Beyoğlu'ndaki barın çok
yakınında gerçekleşen çatışmanın ortasında kalmaktı. Bar, eylemler
süresince bazen geçici hastane görevi görüyordu. Bir haftasonu, plastik mermiyle
sırtından yaralanmış bir kadın ve birisi polis tarafından dövülmüş, biber gazı
kapsülünün bacağına isabet etmesinden dolayı yaralanan bir eylemci de içeri
girdi. Barmen herkesin güvende olduğunu anladığı an kepenkleri tamamen
indirerek tüm ışıkları kapadı. Herkeste polisin bir anda içeriye dalıp olası
gözaltılarda bulunabileceği korkusu vardı. Diğer yandan eylemler süresince iki
kez turistleri çatışmaların ortasından kurtardım. Bir sefer de İstiklal
Caddesi'nde her yer biber gazıyla sarılı ve polislerle çevriliyken Mısırlı bir
anneyle olanlardan çok korkmuş olan kızını o ortamdan dışarı çekmeyi
başardım. Bu durum bana yalnız eylemcilerin değil aslında herkesin güçsüz ve
sakat bırakıldıklarını, korku ve öfke içinde olduklarını ancak hiçbir şekilde
meydan okumayı elden bırakmadıklarını göstermiş oldu.
Benim için Türkiye'deki siyasetin Gezi'ye karşı olan
tutumumla cok az ilgisi var. Kişisel kanaatten çok daha önemli olan bir şey var
o da herkesin düşüncelerini engellere takılmadan açıkça ifade edebilmesidir. Bu
düşünce ve konuşma özgürlüğüdür. Bu yaralanmış masum insanları savunmak, biber
gazından fenalaşan yaşlılara yardım etmek, polisin göstermiş olduğu orantısız
güce karşı ayaklanmak, eylemlerde hayatını kaybedenlerin önemsiz olmadığını göstermek
demektir. Bir Türk vatandaşı olmasam bile, Gezi olayları bana, neredeyse tüm
zamanımı burada geçirdiğim ve gönülden bağlı olduğum bu ülkede yaşananlara
karşı kayıtsız kalamayacağımı göstermiş oldu.
Evet, Gezi benim için kişisel, oldukça kişisel bir
durum.
*Bu makalle inglizce'den tercüme edilmiştir
http://louisfishman.blogspot.com/2013/09/what-does-gezi-mean-to-me.htm
*Bu makalle inglizce'den tercüme edilmiştir
http://louisfishman.blogspot.com/2013/09/what-does-gezi-mean-to-me.htm
For my articles on Gezi Park Protests see the following links:
Haaretz
"With One Voice they yelled: Erdogan Resign!" (artilcle appears in entirety on my blog, or Haaretz's website)
http://louisfishman.blogspot.com/2013/09/with-one-voice-they-yelled-erdogan.html -or-http://www.haaretz.com/opinion/.premium-1.527192
Radikal
"Erdoğan istifa diyenler ne istiyor" (Haaretz'den tercumesi) http://www.radikal.com.tr/yorum/erdogan_istifa_diyenler_ne_istiyor-1136142
Todays Zaman
"The Twitterization of the Gezi Park Protests" http://www.todayszaman.com/news-319990-the-twitterization-of-the-gezi-park-protests-by-louis-fishman-.html
"The Gezi Park protests, the Middle East, and the secular-religious divide," http://www.todayszaman.com/news-318406-the-gezi-park-protests-the-middle-east-and-the-secular-religious-divide-by-louis-fishman-.html
Istanbul-Tel Aviv-New York (my blog)
"A Monday night Stroll from Besiktas to Gezi Park," http://louisfishman.blogspot.com/2013/06/a-monday-night-stroll-from-besiktas-to.html
"Update from Istanbul: Has teargas become a Saturday Night Ritual," http://louisfishman.blogspot.com/2013/07/update-from-istanbul-has-teargas-become.html
הארץ
http://www.haaretz.co.il/news/world/middle-east/.premium-1.2035196 "זה לא רק הפארק: המפגינים באיסטנבול רוצים דמוקרטיה"
===================================
FOLLOW ME on TWITTER @istanbultelaviv for more on whats happening in Turkey and Israel/Palestine, the uprising in Syria, and the Middle East at large.
No comments:
Post a Comment