Tuesday, September 17, 2013

Gezi benim için ne ifade ediyor?*

Gaz ve Duman
Geçen hafta, Türkiye'nin güneyinde bulunan Hatay şehrinde Ahmet Atakan'ın eylemler sırasında hayatını kaybetmesi üzerine İstanbul da dahil olmak üzere Türkiye'nin birçok şehrinde eylemciler yeniden sokaklara döküldü. Gezi eylemlerinden farklı olarak polisle eylemciler bu sefer Anadolu kıtasında bulunan ve tarih içerisinde sol protestolara birçok kez ev sahipliği yapmış, seküler bir semt olarak kabul edilen Kadıköy'de karşı karşıya geldiler. Hükümet eylemcileri sık sık provokatör olarak ilan ederken polisin Kadıköy'de göstermiş olduğu aşırı sert müdahalenin de provokasyona yol açtığı açıktır. Son bir hafta içerisinde polisin bu semtte eylemcilere karşı gerçekleştirmiş olduğu sert müdahalenin, Kadıköylülerin Taksim'deki protestoları desteklemesine yönelik karşı bir atak olduğu söylenebilir. Çünkü önceleri Kadıköylülerin sık sık Taksim'de eylemlere katılmasına rağmen polis, şu ana kadar Kadıköy'de gerçekleştirilmiş eş zamanlı eylemlere müdahalede bulunmamıştı. 

Kadıköy'deki arka sokaklarinda
Diğer yandan Kadıköy’de olanlara dair bilgisayarımdan an be an ulaşarak öğrendiğim bilgileri anlayabildiğim en iyi şekilde Twitter'dan paylaştım. Haliyle bu durum bana kendi mahallemi anımsattı. Çünkü gezi eylemleri süresince benim mahallemde çatışmaların gerçekleştiği başlıca bölgelerden biri haline dönmüştü. Seyahatten döndüğüm günün sabahı polisin Gezi Parkı'nı eylemcilerden geri aldığını öğrendim. Mahalleme döndüğümde TOMA ve biber gazı tüm sokağı kaplamıştı, sanki bir savaş alanıyla karşı karşıyaydım. Endişemi gizleyemiyordum çünkü çocuklu aileler sokakta köşelerde sıkışıp kalmışlardı. Ayrıca mahallenin büyük bir kısmını yaşlılar oluşturuyordu.

Şu anda New Yorktayim ve bu nedenle Gezi eylemlerinden tamamen farklı olarak Kadıköy'de gerçekleşen eylemlerle aramda bir mesafe var ve kendimi koruyabiliyorum. Bu durum Gezi eylemlerinin neden koca bir yazımı işgal ettiği sorusunu kendime sormama neden oldu. Doğrusu durum apaçık ortada, eylemler etrafımda olup bitiyordu. Bu nedenle gece gündüz Gezi olaylarına bizzat tanıklık ediyordum.

Gezi olaylarına karşı bu kadar takıntılı olmamın en bariz nedeni ise İstanbul'un on yıldan fazladır benim evim olmasından kaynaklanıyor. Neredeyse hayatımın dörtte birini bu şehirde geçirmiş bulunuyorum. Her ne kadar düzenli olarak New York'a gidip geri dönsem veya İsrail'e gitsem de İstanbul'da bulunan ve çocuğumun ilk yıllardaki anılarını; el emeği biblolarını ve geçmişten bugüne fotoğrafları barındıran dört duvar ev, yakın arkadaşlarımın ziyarete geldiği ve komşularımla paylaştığım bu apartman benim evim. Birkaç ayda bir gidip gelmeme, 5 kat boyunca bavulu aşağıya inip çıkarmama alışmış olan komşularım. Zamanla ben onlara alıştım, onlar da bana.

Daha önceki yılları ve İsrail'e gidip geldiğim iki kısa seyahati saymazsak Gezi olayları gerçekleştiğinde bir seneden daha fazladır İstanbul'daydım. Hayatı boyunca durmadan ve sürekli göçebe gibi yaşayan biri olarak İstanbul'da bulunduğum bu dönem, hayatımın en huzurlu dönemlerinden biriydi. Ta ki Gezi olayları başlayıp bu sakinliği ve huzuru bir anda bozana dek.


Tüm olay ve kötülüklerin patlak verdiği 31 Mayıs akşamından hemen önce şans eseri kendimi İstiklal'de eve dönüş yolunu ararken buldum. Girdiğim ara sokakların duvarlarında biber gazı kapsüllerinin bırakmış olabileceğini düşündüğüm izler vardı. İstanbul'un sokaklarını çok sevdiğim Tel Aviv'inkilerden çok daha iyi tanıyorum.  New York sokaklarından bile çok daha güzel. İstanbul ile tanışmama karşıma şans eseri çıkan bir iş fırsatı vesile oldu. Kanunlar tarafından yasaklanmayan ve girilmesi engellenmeyen; ait olmak için bir pasaporta veya oturma iznine sahip olmanın gerekli olmadığı sokaklara büyük bir tutkum var. Ancak zamanında kızımı bebek arabasıyla gezdirdiğim, ona bisiklete binmeyi öğrettiğim, yarı sakin Pazar günlerinde gezintiye çıktığım, diğer insanlarla paylaştığım bu sokakları inanılmaz büyüklükteki gaz bulutları altında görmek beni derinden sarstı. 

En çok şaşırdığım durumlardan biri de ikinci evim gibi olmasa da düzenli olarak ve çok severek gittiğim Beyoğlu'ndaki barın çok yakınında gerçekleşen çatışmanın ortasında kalmaktı.  Bar, eylemler süresince bazen geçici hastane görevi görüyordu. Bir haftasonu, plastik mermiyle sırtından yaralanmış bir kadın ve birisi polis tarafından dövülmüş, biber gazı kapsülünün bacağına isabet etmesinden dolayı yaralanan bir eylemci de içeri girdi. Barmen herkesin güvende olduğunu anladığı an kepenkleri tamamen indirerek tüm ışıkları kapadı. Herkeste polisin bir anda içeriye dalıp olası gözaltılarda bulunabileceği korkusu vardı. Diğer yandan eylemler süresince iki kez turistleri çatışmaların ortasından kurtardım. Bir sefer de İstiklal Caddesi'nde her yer biber gazıyla sarılı ve polislerle çevriliyken Mısırlı bir anneyle olanlardan çok korkmuş olan kızını o ortamdan dışarı çekmeyi başardım. Bu durum bana yalnız eylemcilerin değil aslında herkesin güçsüz ve sakat bırakıldıklarını, korku ve öfke içinde olduklarını ancak hiçbir şekilde meydan okumayı elden bırakmadıklarını göstermiş oldu.

Benim için Türkiye'deki siyasetin Gezi'ye karşı olan tutumumla cok az ilgisi var. Kişisel kanaatten çok daha önemli olan bir şey var o da herkesin düşüncelerini engellere takılmadan açıkça ifade edebilmesidir. Bu düşünce ve konuşma özgürlüğüdür. Bu yaralanmış masum insanları savunmak, biber gazından fenalaşan yaşlılara yardım etmek, polisin göstermiş olduğu orantısız güce karşı ayaklanmak, eylemlerde hayatını kaybedenlerin önemsiz olmadığını göstermek demektir. Bir Türk vatandaşı olmasam bile, Gezi olayları bana, neredeyse tüm zamanımı burada geçirdiğim ve gönülden bağlı olduğum bu ülkede yaşananlara karşı kayıtsız kalamayacağımı göstermiş oldu.

Evet, Gezi benim için kişisel, oldukça kişisel bir durum.

*Bu makalle inglizce'den tercüme edilmiştir
http://louisfishman.blogspot.com/2013/09/what-does-gezi-mean-to-me.htm


For my articles on Gezi Park Protests see the following links:

Haaretz

"With One Voice they yelled: Erdogan Resign!" (artilcle appears in entirety on my blog, or Haaretz's website) 



Radikal

"Erdoğan istifa diyenler ne istiyor" (Haaretz'den tercumesi)  http://www.radikal.com.tr/yorum/erdogan_istifa_diyenler_ne_istiyor-1136142


Todays Zaman




Istanbul-Tel Aviv-New York (my blog)

"A Monday night Stroll from Besiktas to Gezi Park," http://louisfishman.blogspot.com/2013/06/a-monday-night-stroll-from-besiktas-to.html 

"Update from Istanbul: Has teargas become a Saturday Night Ritual," http://louisfishman.blogspot.com/2013/07/update-from-istanbul-has-teargas-become.html

הארץ

http://www.haaretz.co.il/news/world/middle-east/.premium-1.2035196  "זה לא רק הפארק: המפגינים באיסטנבול רוצים דמוקרטיה"


===================================

FOLLOW ME on TWITTER @istanbultelaviv for more on whats happening in Turkey and Israel/Palestine, the uprising in Syria, and the Middle East at large.

No comments:

Post a Comment