İsrail’in Gazze’ye olan
saldırısı iki tarafında ateşkes ilan etmesiyle sonuçlandı. Hamas, İsrail’in
Gazze’ye karşı son 4 yılda 2. kez düzenlediği saldırının ardıdan zaferini çabuk
ilan etti. Halbuki bu büyük saldırı gerçekleşmeden bir hafta önce taraflar
süregelen kavgaları bitirmek üzere çalışma içerisindeydi. Neredeyse bir hafta
süren operasyonda İsrail, kendini savunma bahanesiyle Gazze’nin her yerini
bombaladı ve 160’dan fazla kişinin ölümüne neden oldu.
İsrail’in, kendi sivillerini hedef alan roketleri durdurabilmek adına savunma
amaçlı saldırıları gerçekleştirdiğini ifade etmesi şartlar her ne olursa olsun bu
saldırıların kabul görüp göz yumulmasını haklı çıkarmıyor. İsrail, Hamas lideri
Ahmad Al-Jabari’yi öldürmeseydi savaşla sonuçlanan bu gerginliğin durdurulması
ya da başlamadan önlenebilmesi de mümkün olabilirdi.
Diğer yandan İsrail,
kara harekȃtı gerçekleştirmekten kaçındığı için ateşkes ilan etmiş gibi
görünüyor. Başbakan Netanyahu baştan savma planlanmış olan bu harekȃtın Ocak
ayındaki yeni seçimler için hazırladığı planları sekteye uğratabileceğini çok
iyi biliyordu. Büyük bir yıkımla sona eren öc alma planının, her ne kadar seçim
planlarıyla da alakası olmadığı düşünülse bile bundan böyle Gazze’den gelecek roketleri
durduracağının da garantisini vermiyor. Bu bağlamda İsrail’in kazanmış olması
da mevzu bahis değil. Peki kaybettiğinden bahsedilebilir mi? Tabi ki hayır. Hamas,
Tel Aviv’i vurmasının ardından gücü elnde bulundurduğunu yani bir bakıma
amacına ulaşmış olduğunu düşünebilir. Ancak bu eylemi gerçekleştirmesi,
İsrail’den bir farkının olmadığını da gözler önüne seriyor. Bu nedenle bir bakıma
mağduriyet ekseninden doğan Hamas zaferi, gerçek dışı olduğu kadar kabul de edilemez.
Dışarıdan bakıldığında, tarafların umarsızca yaptığı politik kavgalar doğrultusunda
hayatını yitiren sayısız insanın, bu savaşın kaybedenleri olarak kayıtlara
geçmesine neden oluyor. Dolayısıyla uzun yıllar boyunca, deyim yerindeyse süren
bu kirli oyunun maalesef kazananlarının olmadığı sonucu ortaya çıkıyor.
Ne Hamas, ne
de İsrail. Zafer Filistin halkının olmalı.
Umarım bu
kirli oyun, yaşanan tüm olay ve acılardan sonra Filistin halkının zaferiyle
sonuçlanır. Dört gün sonra, 29 Kasım’da, Birleşmiş Milletlerin Filistin’in Arap
ve Yahudi devleti olmak üzere iki ayrı devletten oluşması gerektiğini
açıklamasından tam 65 yıl sonra, Filistin ilk defa Birleşmiş Milletler’e üye
olmayan devlet statüsüne sahip olacak. Durum böyle olunca, İsrail’in her ne
kadar başarılı olduğu takdirde Filistin’in ilerleyip bu noktaya gelmesini
sağlayan Cumhurbaşkanı Mahmoud Abbas’ı devireceğini söylese de, BM’den gereken
oyları toplayacak gibi görünüyor. Geriye ise tüm dünyanın Filistin Devleti’nin
varlığını kabul etmesi kalıyor. Bu durum aynı zamanda Barack Obama’ya kabul
edilebilir bir barış antlaşması hakkında ciddi olduğunu gösterebilme şansı da
doğuruyor. Ancak Amerika ya da Avrupa, özellikle son Gazze saldırısından sonra
hala Filistin’i meşru bir devlet olarak kabul etmeyip yeni engellere gebe olursa,
bu kararları kendilerine yapışacak kara bir leke olarak yorumlanabilecektir.
Bu noktada
Gazze’nin, devlet olabilmek için gereken unsurları bir an önce yerine getirmesi
gerekiyor. Bu durum gerçekleştiği takdirde dünya; ambargoyu kaldırma, fakirlik,
işsizlik, gezegendeki en yüksek doğum oranı sorunsalı gibi Gazze’nin gerçek
problemlerini çözmek üzere sorumluluk alabilme fırsatına da sahip olacaktır. Şu
anda hangi hükümetin iktidarda olduğuna, hangi eylemlerin gerçekleştirildiğine
bakılmaksızın onyıllarca süren bu acının sona erdirilmesi gerektiğinden, zaman “Gazze
zamanı”dır.
FOLLOW ME on TWITTER @istanbultelaviv
*Bu makale İngilizceden tercüme edilmiştir: "Who can declare Victory, Hamas? Israel?, Plus a Look at Gaza" (25.11.2012)
No comments:
Post a Comment