Monday, June 29, 2015

Istanbul Pride: A Day of Teargas and Water Cannons*

*A special thanks goes out to photo-journalist Nick Ashdown for the incredible photos! 

What a disgrace. Istanbul's 13th Annual Pride March was violently dispersed by police. During the last decade, I have been to numerous Pride marches in Istanbul, and remember that almost every Pride starts with police threatening intervention, followed by negotiations, and then police pulling aside, allowing the march to take place. This held true even following the 2013 Gezi Park protests. For this Pride I had to watch from afar, however to tell you the truth I was not surprised to see in my twitter feed of the developments coming from Istanbul.

Pride Istanbul attacked with water cannons, teargas, and rubber bullets

It is unfortunate that the Istanbul governor chose to use the excuse that the march was banned because it is taking place during the Muslim Holy Month of Ramadan. Perhaps he forgot that last year Pride also took place during Ramadan. So the governor thinks Pride is insensitive to religious people? Well, perhaps the governor should explain how shooting rubber bullets and teargas at citizens promotes peace and understanding.

Taking refuge on Burger King's balcony

During the last few months, there has been concerted verbal attacks on Turkey's LGBT community by its pro-government press. Just months ago, I wrote about how Zorlu Performing Arts Center cancelled the Boston Gay Men's Chorus after the pro-gov press claimed they were coming to Turkey to "spread homosexuality." Happily, the evening before the attack on Pride, the Choir took the stage as guests at the prestigious Bogazici University. However, the fact that a public institution sponsored the event outraged many pro-gov officials, with Istanbul's Medeniyet University's Rector, M. Ihsan Karaman venting numerous homophobic hate messages on twitter. 

Istanbul's Medemiyet's Rector: Our Universities are not the
place to legitimize perverted tendencies and acts. No to the Gay Chorus at Bogazici University!  
 

What seems to be happening is that as the LGBT continues to gain support among the Turkish public and politicians, the conservative AKP (and homophobic) government, especially prevalent among Erdogan's circle, are doing their best to turn this into just another one of its polarizing strategies. In fact, it can be argued that criticizing gays among Turkey's conservative base has remained minimal until now simply because it is such a taboo issue.  However, with the HDP and CHP opposition parties actively calling for LGBT rights, silence is no longer a possible option, with homophobic hate speech only growing. 

The Hashtag of the Day: #LoveWins. What part of this kiss do you not understand?

The attack on Istanbul's Pride only shows how desperate the government has become. Just three weeks ago, the AKP was hit with a major blow losing its parliamentary majority for the first time, after thirteen years of single party rule. For now, it still seems unclear what type of coalition might emerge, with the possibility the country could see a new round of elections. However, Erdogan should take note that his hate speech directed at gays did not help his party in the past election and most likely will not in the future. 


Police wear gas masks on as they shoot teargas towards Pride supporters demand right to march. It
was reported that one participant could lose his eye due to a direct hit by teargas canister.

In the meantime, the LGBT movement and support groups are standing on solid ground, so no one should expect the banning of Pride will make a dent in their support, rather it will only strengthen the movement. Sadly, this came at a high cost. Ironically, it was reported that a member of a pro-AKP LGBT group was among those injured yesterday, with a strong chance he might lose an eye as a result of a direct hit of teargas canister. Clearly, he too misinterpreted the government's hands-off strategy and perhaps has cost him his eyesight. Let us hope that next year's Pride will return to its peaceful days. 


These thousands of march goers will be back next year, that is for sure! 





Tuesday, June 9, 2015

2015 Türkiye Genel Seçimleri Yeni Bir Geleceğin Sinyallerini Veriyor

Geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen genel seçimleri öncelikle AKP ve ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın destekçileri için büyük bir hüsranla sonuçlandı. Daha önceki makalemde Türkiye’nin politik sisteminin Putinleşmesi konusunda da değindiğim gibi seçimler sonrası ülkenin başkanlık sistemine doğru bir geçiş gösterip göstermeyeceği herkes tarafından merakla beklenen bir konuyu oluşturuyordu. Çıkan sonuçlara göre AKP, 2011 seçimlerine göre %9 oranında oy kaybederek genel oyların sadece % 40.8’ine sahip oldu. Buna göre Türk milletinin 13 yıldan beri iktidarda olan partinin süregelen planlarına karşı geldiği ortaya çıktı. AKP, 2002 yılından bu yana ilk defa mecliste yer alacak 276  milletvekili sayısıyla iktidarda kalacak tek parti olma özelliğini de kaybetmiş oldu.

 Source Hurriyet 


Seçim gecesinin en büyük neşesi ise HDP’nin kazandığı %13 oy oranı oldu. HDP’nin bu başarısının arkasında gücü yadsınamayacak olan parti lideri Selahattin Demirtaş ve çok iyi yönetilen seçim programıyla kendisini destekleyen parti yetkilileri yer alıyor. Sosyal ve politik adaletin yalnızca Kürtler için değil, toplumdan dışlanan ve ötekileştirilen kadın ve LGBT toplulukları gibi diğer tüm oluşumlar için varolacağını dile getiren HDP, sosyalistler ve çevrecilerle koalisyon kurarak tüm kesimlerin sosyal ve politik haklarının güvence altına alınacağı sözünü vermişti. Büyük bir özveri ve sıkı çalışma programıyla yoluna devam eden HDP, imkansızmış gibi görünen bir durumu lehine çevirip %10 seçim barajını açarak çoğunlunu Kürtlerin oluşturduğu milletvekilleriyle meclisteki yerini almayı başardı.


Ayrıca Erdoğan’nın başkanlık sistemine karşı çıkan diğer bir parti olan CHP’nin süregelen seçmen oylarından bir kısmının HDP’ye geçtiği görülse de %25 sabit oy oranıyla bu seçimlerde de sahip olduğu yeri korumayı sürdürdü. Erdoğan’ın seçim kampanyasında takınmış olduğu milliyetçi tavır beklenmedik bir şekilde AKP’nin oylarının bir kısmının MHP’ye geçmesine neden olarak partinin %16 oy oranına ulaşmasını sağladı. Bu durum aynı zamanda Erdoğan’ın Kuran üzerinden yürüttüğü politikaların AKP’nin tutucu Kürt seçmenleri tarafından artık ilgiyle karşılanmamasının da bir göstergesi oldu.

Peki AKP nerede yanlış yaptı?

Erdoğan, Gezi Parkı olaylarından bu yana kendi partisi içerisinde yer alan farklı düşünceleri bastırmak için elinden gelen her türlü yolu denedi. Aslına bakılırsa 2013 yılında patlak veren yolsuzluk olayları sonucunda Erdoğan yandaşlarının yardımıyla büyük bir duvar kurarak korku ve nefreti toplum içerisinde yaymaya devam etti. Tüm bunlara ek olarak seçim süresince konuşmalarında düzenli olarak Ermenileri, Yahudileri, eşcinselleri ve Gülencileri aşağılayan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu gölgelemeyi ve dışlamayı sürdürdü. Bunun yanı sıra Erdoğan’ın toplum içerisinde kutuplaşmayı artıran söylemleri Türk vatandaşlarının artık bu durumdan sıkılmasına ve sorunların büyümesine neden oldu. Bu yaklaşımın, Türkiye ekonomisinin günden güne güçlendiği zamanlarda işe yarayabileceğini vurgulasa da şu an için aynı etkiyi yaratamadığı ortaya çıkmış oldu.
  
Diğer yandan Ahmet Davutoğlu, Erdoğan’ı ve onu destekleyen basını durduramayacağını fark ederek Erdoğan destekçileri ile güçlü bir denge kurma parti içerisindeki duyarlı ve ılımlı politikacıların yanında yer alma yolunu seçti. Erdoğan’ın hiçbir şekilde kontrol altına alınamayacağı; öte yandan Erdoğansız bir AKP’nin politik etkisinin ise bir işe yaramayacağı kolayca anlaşılıyor. Yolsuzluk döneminde AKP’nin ılımlı üyelerinin söz konusu kanunsuzluğa ve Erdoğan’ın tutarsızlıklarına karşı hiçbir ses çıkarmamaları, seçmen kaybetmelerine yol açtı.  Dolayısıyla bu seçimlerde, hem AKP’nin sessiz kalan parti üyeleri hem de Türkiye bir kez daha yeni bir dönüm noktasına girmiş oldu. AKP yetkilileri, Erdoğan’ın başkanlık sistemi planlarına karşı olduklarını kesin bir üslupla dile getirmezlerse partinin karanlık bir geleceğe doğru sürüklenmesi söz konusu olabilir. Özetle CHP, MHP ve HDP’nin Erdoğan’ın ilerlemesini desteklemeyeceğini varsayarak AKP’nin koalisyon hükümeti kurmasının önüne geçeceği görülüyor.

Şimdi ne olacak?

Şu an için ileride neler olacağını kestirmek oldukça zor. Ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu seçim sonrası konuşmasında MHP ve HDP ile koalisyon kurulabileceğinin sinyallerini verdi.  Zor görünse bile Türkiye’de geçmişte dönemlerde de garip koalisyonlar gerçekleştirildi. Siyasal analist Serkan Demirtaş seçimler üzerine kaleme aldığı makalesinde, söz konusu koalisyonun ancak Erdoğan’ın şu anki pozisyonunun zayıflamasında ve belirli koşullarda gerçekleşebileceğini dile getirerek bu büyük koalisyonun ileriki dönemlerde daha düşük seçim barajı oranı kabulünü ve ülkenin giderek normalleşebilmesi için diğer yasal değişikliklerin uygulanmasını sağlayabileceğine değindi.

Bana kalırsa gelecekte olabilecekler üzerinde daha kesin konuşabilmek için en az birkaç haftanın geçmesi gerekiyor. Deneyimlerime dayanarak konuşmam gerekirse politikacıların zafer sonucu kazandıkları güç sonrası aşırı sayılabilecek hamlelerde bulunabileceklerini gözlemledim. Bu durumun bitmesi gerekiyor. Doksan gün içerisinde gerçekleşebilecek bir erken seçim AKP için bir olasılık olabilir. Ancak ikinci bir seçimin daha da ileriye giderek parti içerisinde büyük bölünmelere yol açacağı şeklinde bir varsayımdan endişelenmek için de bir neden bulunmuyor.

Şimdilik, Türkiye’yi daha parlak bir geleceğe taşıyacakları ve geçmişte açılan yaraların hızla iyileşmesine katkıda bulunacaklarını düşünerek HDP’yi kutlamak istiyorum. Erdoğan’ın bu seçimlerde ortaya çıkan sonuçları benimseyerek başkanlık sistemi yolunda fazladan güç kazanmak için herzamanki tutumunu terk edeceğini düşünmek büyük bir yanılgı olacağı için hiçbir şey kolay olmayacak.

Bu arada son derece üzücü bir gelişmeyi de paylaşmak istiyorum. Seçimlerden bir süre önce gerçekleşen HDP mitingine yapılan saldırıda iki kişi hayatını kaybetmiş ve biri ağır olmak üzere birçok kişi yaralanmıştı. Bu yazıyı bitirmeme az bir süre kala ne yazık ki ağır yaralanan kişinin de hayatını kaybettiğini öğrenerek bir kez daha bazı şeylerin bedelinin çok ağır ödendiğine şahit oldum. Bu durum aslında hiçbir şeyin kolay olmadığını apaçık ortaya koyuyor. Her şeye rağmen, bir grup Türkiyeli üniversite hocası ve öğrencileriyle NewYork’ta seçimleri izlerken televizyonda yer alan farklı konuşmacıların yüzündeki rahatlamayı farketmeden edemedim. Belki de Gezi Parkı olaylarından bu yana ilk defa herkes için yeni bir umut doğdu. En azından seçim sonuçları gelecekte daha güzel günlerin görülebileceğini; daha iyi bir gelecek için yeni umutların yeşerebileceğini gösteriyor.




Monday, June 8, 2015

The Real Winner is Hope! A Look at the Turkish Election results

The recent Turkish elections dealt a major blow to the ruling Justice and Development Party (AKP), and a greater blow to the die-hard fans of Turkey’s president, Recep Tayyip Erdogan. It was clear in the run-up to the elections that this was a mandate on whether-or-not Turkey was headed to a super-presidency, or what I called in an earlier article a Putinization of the Turkish political system. The Turkish people gave an overwhelming no to the AKP’s plans; the AKP received only 40.8% of the vote, dropping a whopping 9% since the 2011 vote. For the first time since 2002, the AKP can no longer rule as a single party, well under the 276 seats needed. 

This number of seats have not been finalized and are fluctuating; however tehy will remain within
 one-two seats of the above estimate. Source Hurriyet 


The real source of evening’s exhilaration was that the Peoples’ Democratic Party (HDP) strong showing with an impressive 13% of the overall vote. Their success is attributed to its charismatic leader, Selahattin Demirtas, and its inclusive ticket, which promises social and political justice not just to Kurds, but to all socially oppressed groups, such as women and the LGBT community. They also have created coalitions with socialists and environmentalists. Through dedication and hard work, the HDP managed what had seemed impossible: a mostly Kurdish party shattered the high 10% threshold.  

In addition to this, while the Republican People's Party (CHP) remained about the same, at 25% of the vote, it held ground, even with the flow of CHP voters to the HDP, who were determined to block Erdogan’s plans for a super-presidency.  As for the National Movement Party (MHP), it gained votes, up to 16%, stolen from the AKP. In fact, this was exactly what Erdogan had feared, on the campaign trail he often inserted nationalists rhetoric. However, this backfired, with it alienating the AKP’s conservative Kurdish voters, who also ended up not buying into Erdogan’s “Koran-thumping” politics.

So what went wrong for the AKP?

Since the Gezi Park protests, Erdogan has done his utmost to alienate moderate voices in his party. In fact, with the breakout of the December 2013 corruption scandal, Erdogan has increasingly built a wall of political cronies around him, who join with him in creating a chorus of hate and fear. In fact, during the election season, Erdogan overshadowed the main AKP candidate, Prime Minister Davutoglu, regularly rallying, never missing the chance to curse Gulenists, Armenians, Gays, and Jews. This might have worked or been brushed aside when Turkey’s economy was booming, but certainly would not be tolerated in a sluggish one.  Not to mention the fact that many Turkish citizens seem to have become fed up with Erdogan whose politics are the main source of polarization. 

Unable to stop Erdogan and his hateful press, Davutoglu figured that he could balance the die-hard Erdoganists by staying close to more moderate and sensible politicians. However, the problem is that Erdogan has become impossible to control; yet, without Erdogan, the moderate voices of the AKP simply do not amount to much in terms of political clout. This is exacerbated by the fact that the public clearly sees the moderates' silence in the wake of corruption, disregard for law, and Erdogan’s extravagance.   

Thus this election has shown that not only Turkey is at a crossroads, but also AKP’s moderate voices. While it is hard to imagine they will fight for the full control of the party, if they don’t show the public that they are serious about abandoning Erdogan’s plans for a super-presidency, it seems the party could be doomed to a bleaker future. In short, it seems hard to imagine that the CHP, MHP, or the HDP, will allow Erdogan to move forward, blocking the AKP’s chances of entering a coalition government.  

So what now?

Of course, it is still early to tell. Already CHP leader Kilicdaroglu has made public his thoughts of the possibility of a CHP-MHP-HDP coalition. While it seems like a long shot, Turkey has seen equally strange coalitions in the past. In his article on the election, political analyst Serkan Demirtas states that this could happen based on "certain conditions and with the purpose of undermining Erdoğan’s position. This large coalition would later take the country to polls with, for example, a reduced election threshold and other legal amendments for the further normalization of the country.”

In my opinion, we will need at least a week or two to pass until we can speak wisely on what possibilities could emerge. If I could weigh in with my life experience, I am never surprised at politicians taking extreme turns with a whiff of power. We will need to play this one out. However, it seems safe to say that new elections, which could happen in 90 days would be a worst-case scenario for the AKP. There is no reason to imagine that in a second round that it could fare better, and another election could lead to deeper divides in the party.

For now, I will congratulate the HDP and convey my wishes that this will lead Turkey to a brighter future, one where the wounds of the past can begin to be heal. It will not be easy, and it would be foolish to think that Erdogan will take this election’s message to heart and begin relinquishing his attempts to receive extended presidential powers.

Nevertheless, as I watched the election results with a group of Turkish university professors and students, I could not help notice the relief on the numerous political analysts’ faces streaming live on Turkish television. A glimmer of hope emerged perhaps for the first time since the Gezi Park protests; indeed, the election results should be treated simply as a glimpse of what better days might lie ahead, providing some hope for a better future. 

Sadly, this all came at a heavy price. Just two days before the election, a bomb went off at an HDP rally, killing two and injuring many more. Today, as I write this, I have learned that that a third person died of his wounds. This just shows us that in no way are things as simple as they might seem now.